Feng Shui Tanıtımı

 

Feng Shui’ye Giriş:

Çin dilinden doğrudan çevrildiğinde “Feng” rüzgar, “Shui” ise su anlamına gelir.(fēng shuǐ, 风水) “Wind-Water”. Feng’e Chi veya yaşam soluğu, Shui’ye ise onun akışı olarak da bakabiliriz. Uygulamada ise Feng Shui çevremizle uyumlu yaşamın ve bize engel olmak yerine destek verebilecek mekanları yaratma sanatıdır. Buradaki anahtar unsurlar ise denge ve uyumdur.

Feng Shui uygulamalarında, fazlalıkta olan herşeyi azaltır ve yeterli olmayanları ise artırırırız. Köşeli ve yuvarlak şekillerin, yumuşak ve sert dokuların, soğuk ve sıcak renklerin, mat ve parlak yüzeylerin, aydınlık ve karanlık ortamların, beyazların ve siyahların arasındaki dengeyi ararız.

Taoist felsefesinde Yin (yīn, ) ve Yang (yáng, ) olarak bilinen bu çifte oluşumlar, zıt göründükleri halde aslında birbirlerini tamamlayan unsurlardır. Yin ve Yang dengede olunca, Chi (ortamin enerjisi) (qì, ),en uyumlu duruma gelmiş demektir. Bir çoğumuz bunu içgüdüsel olarak, Feng Shui’den habersizce de yapabiliriz. Fakat Feng Shui bu işlemi daha bilinçli kılar ve içgüdünün ulaşamadığı alanları da kapsar.

Kelime anlamı sadece rüzgar, akıntı veya hava olan Chi, Feng Shui bağlamında çok daha fazlasını amaçlar.

Güzel bir giriş kapısından gelen yararlı Chi’nin, ne çok hızlı ne de çok yavaş, uygun bir şekilde dolanımını da sağlamalıyız. Eğer akım çok hızlıysa, Chi ortama hiç bir yarar sağlayamadan kapı ve pencerelerden akıp gider.

Eğer çok ağır hareketteyse duraklar, kilitlenir ve zararlı bir hale gelir. Bu yüzden, kötü Chi yerine durgun ve yararsız Chi deyimini kullanmak daha uygundur. Mekanlarımızdaki Chinin canlı akışı, daha uyumlu, sağlıklı, yaratıcı ve üretken olmamız için çok önemlidir.

Durgun, kilitlenmiş enerjili ortamlar ise yorgunluk, ilhamsızlık, kararsızlık ve sonunda sağlık sorunları bile yaratabilir. Aslında bu tip problemler doğru olarak saptandıklarında, Feng Shui ile düzeltilmeleri oldukça kolaydır.

Feng Shui’nin nasıl işlediğini anlamamız için gerekli bir başka nokta da, iç dünyamızın, dış dünyamızda, yani mekanlarımızda billurlaşmasıdır. Evlerimizde ve iş yerlerimizde, etrafımızı saran her obje, kişiliğimizi, geçmişteki benliğimizi ve geleceğe olan beklentilerimizi yansıtır.Boşuna “Aslan yatağından belli olur” dememişler!

Aynı oluşum, el falı, yüz falı (Çin ve Japonya’da kullanılır), çay/kahve falı ve kristal küre okumalarında da geçerlidir. Bütün olay, bu yansımış bilgiyi görüp yorumlamaktır.

Feng Shui danışmanı da buna benzer şekilde çalışır. Bozulmanın ve duraksamanın yaşam ortamlarımıza sızmış belirtilerini saptayarak, onları Feng Shui yöntemleri ile düzeltir. Dış etkenler değiştiği anda, başka seçenek olmaksızın, iç dünyamızdaki olgular da onları izler.

Feng Shui müşterisi tarafından ise, bu olumlu değişimlere yönelik belirgin bir kararlılık ve istek gereklidir.

Doğal olarak, eğer yaşantımızda da hiç bir eksiklik yoksa Feng Shui’ye gerek olmayabilir. Bozuk olmayan ve kırılmamış bir eşyanın onarım gereği olmayacağı gibi. Fakat yaşamımızın belli kesimlerinde problemler varsa ve gerekli düzeltmeleri yapmak istiyorsak, Feng Shui ile kendimizi büyük değişimler içinde bulabiliriz.